“In times of universal deceit, telling the truth will be a revolutionary act.”
George Orwell
Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Ulusal Sanat Sempozyumlarının 13.sünde, ilgilileri bu kez “post-truth/ hakikat sonrası” konusunu; gündemi yönlendirmek için kullanılan yanlış bilgilere eşlik eden sahte görüntülerin yükselişini tartışmak için çağırıyoruz.
Doğrusu hakikatin ne olduğu ve sanatın hakikati olası yönlendirme biçimleri ve tarihi örnekleriyle birlikte hakikat sonrası çağ, gerçeklik duygumuzu sorgulamamıza neden oluyor. Hakikat Sonrası çağın popüler bir konu olduğunu biliyoruz. Bu durum politikada olduğu kadar sosyal medyada, reklamlarda, sınavlarda, eserlerde, akademik çalışmalarda, özgeçmişlerde karışımıza çıkarak düşüncelerimizi ters yüz ediyor. Hakikat Sonrası denilen içinde bulunduğumuz manipülasyon evreninin görsel sanatlar/tasarım alanlarında mütemadiyen karşılaşmamıza rağmen pek irdelenmediğini fark ettik. “İmaj her şeydir” ifadesine saklanarak 90’larda ortaya çıkan “image maker” kavramıyla gelişen şimdilerde “imaj koçu” kavramıyla gerçek olmayan bir dünyanın görsel üretimiyle sıkı bağları olması, Hakikat Sonrası durum için sanat ya da tasarımı son derece elverişli bir araç haline mi getiriyor? Neredeyse hakikati yeniden kurma işleviyle fantasma ve gerçek arasındaki sınırları belirlemedeki isteksizliğiyle sanatın işlevi aklımızı kurcalıyor. Bireylerin ve hayatlarının elektronik yeniden üretimlerinde, sosyal medyada yaratılan hayatlarda üretilen belgelerin “I’m Not OK” örneğinde görsel manipülasyonla oluşturulan ya da oluşturulabilen üretimi, aldatıcı imaj yaratmanın dürüstlüğün kaybı mı, yoksa insan yaratısının, sanatın/tasarımın başarısı olarak mı ele almalı… Ya da inandıkları hikâyeyi anlatmak için bir araya getirilen hedef anlatılara uyan gerçekleri seçme özgürlüğünden mi bahsetmek gerekir; birden çok gerçekle yaşadığımız söylenebilir mi?
Çoğu izleyicileri etkilemek için oluşturulan nesneler sanat ve tasarım sanki hakikat sonrası durumda sıcak bir yer bulmuş gibi görünüyor. Konuşmamız gereken birçok soru var:
Eğer hakikat, gerçekle ilişkili olarak meşrulaştırılıyorsa, hakikat ile gerçek arasındaki ilişkinin giderek daha muğlak ve mesafeli olduğu bir “hakikat-sonrası” dünyada sanatın söylemi nasıl inşa edilir ve dağıtılır?
Sanat yapıtına bu kapsamda etik bir boyut ortaya konulabilir mi, belirlenebilirse ölçütleri neler olmalıdır?
Seçilen gerçeği anlatmada aynı zamanda son derece politik ve estetik olan sanat/tasarımın tavrı ne olmalıdır?
Hakikatin hangi tanımına güvenmek gerekir; verilmez, uygulanır mı: yani dünyanın temsili olarak kasıtlı olarak yazılır, yayılır ve gerçekliği bu mu oluşturur?
Halen çok yeni, gelişen ve tartışmalı olan sanat ve tasarımda hakikat sonrasını, post-truth konusunu araştırmanın hem bir avantaj hem de bir zorluk olduğunu biliyoruz. Ancak, bizler benzersiz ve kaçınılmaz görünen bu durumun sanatı-tasarımı yani içinde bulunduğumuz kültürü şekillendirici ögeleri nasıl etkilediği hakkında bakış açıları geliştirmenin bulunduğumuz an itibariyle önemine inanıyoruz. Tam bu noktada “Alternatif Gerçekler” i sanat olarak görenlerle bir sorun olarak ele alanlar, savunanların yanı sıra var olduğunu inkâr eden savları da bir araya getirmek üzere çalışmalarınızı bekliyoruz.
Prof. Dr. Nadire Şule ATILGAN
Dekan